www.yeniarpacaykars.com.tr.tc

kendim.jpg

(KENDİNİ BİLMEZLERE YAZILMIŞTIR)

Bu bir sitemdir bu bir haykırıştır kendimce. Bu cevaptır haddini ve kendini bilmezlere...

Size soruyorum buradan… Başkalarını ve özellikle de Doğulu insanları beğenmeyen siz kendini beğenmişler siz cahiller. Bugün ülkemizin bir Doğusu var diyebiliyorsanız bilin ki bu doğulular sayesindedir. Bin yıllardır zorlu iklim şartlarında zorlu doğa koşullarında yaşamış olmak insanlara ne gibi alışkanlıklar ne gibi yaşam biçimleri yaratır bunu anlayamazsınız. Birin bin olduğu memleketlerinizde siz insanlıktan habersiz yaşarken zorlu doğa şartlarında yaşam mücadelesi veren insanların ruhsal fiziksel olarak nasıl hayat döngüsü içinde yaşadığını sorguladınız mı, siz hiç gidip de doğuda yaşadınız mı.

Güzel yerlerde ve şartlarda yaşayıp da doğuyu ve doğuluyu beğenmemek çok kolay ama siz tayininiz doğuya çıktığında istifa edersiniz yada gitmemek için türlü dolaplar çevirirsiniz ama biz bize hizmet veren insanları baş tacı yaparız fakat sizler kendine batılı diyen ama aslında çoğu batılı olmayan kendini bilmezler, bizler sizin yaşadığınız illerde ilçelerde hizmet versek bile sizler yine de bizi aşşağılamaktan vazgeçmezsiniz.

En başarılı olan insanlarımıza bile bir kalemde iğrenç bir yaratığa bakar gibi doğulu diyerek dışlarsınız. Hiç birimiz sizin kara kaşınıza kara gözünüze sevdalanıp gelmedik buralara, memleketimizden ayrı kalmanın acısı bir şekilde hepimizin yüreğinde duruyor. Ama biz memlekete sadece batı diye bakmıyoruz sizin yaptığınız gibi... Her yer bizim ülkemiz. Bu memleketi bölünmemesini bilin ki sizden çok daha fazla istiyor ve bunun için çalışıyoruz.

Sizin yaşadığınız yerleri sizin yaşam biçiminizi namus ahlak kültür anlayışınızı ve tarzınızı da çok iyi biliyoruz. Konuşmayı bilmeyen, kirli bakımsız cahil dediğiniz insanların çoğu sizden çok daha temiz ahlaklı kültürlü ve daha da insandır. Ama biz bunu, hayatın insanlara verdiği iyi yada kötü özellikler diye algılayabiliyor ve sizin nefretle bakılabilir taraflarınıza bakmıyoruz.

Dinden imandan milliyetçilikten vatanseverlikten söz açıldı mı mangalda kül bırakmıyorsunuz. Ama bilin ki hiç bir inanca hiç bir düşünceye sığmaz insanları aşağılamak, hakir görmek.

Bir düşünün tarihinizi yoklayın sizde olmayan bir çok şey yıllar önce doğuda vardı, sizin yeni yeni gördüğünüz tiyatrolar, festivaller zaten yapılıyordu. Siz bunları yeni öğrendiniz. Sordunuz mu kendinize neden medeniyetin beşiği diye DOĞU ya derler diye.

Kendinizden küçük gördüğünüz memleketlerde neler vardı biliyor musunuz. Mesela yeryüzünün ilk yerleşik şehri KARS ta kurulmuştur, Okur yazarlık oranı tüm ülkemizde en fazla doğuda ve bu anlamda en fazla da KARS tadır. Çünkü neden mi bu insanların sizlerin aşşağılamalarından kurtulması için okumaktan başka çareleri yoktur. Bizim memleketlerimizde fabrika yoktur, sizin tembel dediğiniz insanlar 8 ay kış süren bu memleketlerde ne yapabilir bir düşünün...

Ankaradan İstanbuldan İzmirden bakınca doğuyu göremezsiniz. Gidin, yaşayın da insanlıktan nasip alın ve başkalarına da öğretin...

Bir de batı illerine başka illerden gelen sizler bırakın da memleketlerine asıl sahipleri sahip çıksın. Doğuluların buralarda olmasını kabullenmeyen kendini bilmez şaşkınlar soruyorum size siz nereden geldiniz...

Bir ilin bölgenin yada yerleşim yerinin gelişmemiş olması ile alay etmek acizliktir ve bilin ki bu herkesin ayıbıdır. Utanılması gereken bir şeydir ve eğer utanmasını bilen insanlar varsa...

ÇOCUKMUŞUM YALAN DEĞİL
Çocukmuşum,
Ağlarmış yalanlarım
Anneme babamı şikayet eden.
Ayakkabılarımı ben yırtmadım baba
Oynarken arkadaşlarım,
İnanmayacaksın biliyorum
Ama gerçekten yalan da olsa onlar yaptı inan ki.
Tam da gol atıyordum ,
Görsen ne gol.
Tornacının yanından kaçmadım
Sen bana demedin mi
Ekmek parası
Felek gelse gitmem baba,
Ustam izin verdi hayata dair
Ustam izin verdi gör memleketi
Ustam dedi baba,
Annemin bundan haberi yok.
Sakın kızma ona.
Sakın anneme hayata benzer yalanlar söyleme baba
Ben yeteri kadar söyledim zaten
Ben yeteri kadar yalan yanlış çiçekler gönderdim her aklıma geldiğinde,
Top oynarken yırtıldı dedim ömrümü sorduğu zaman.
Kilometrelerce yollar serdim önüne gurbeti sorduğunda.
Yanaklarımın kırmızısına
Babamın gülleri dedim
Ağlamasın diye.
Terledim dedim anne
Koşarken çocukluk sesime
Ağlarmışım yalan uykularımda
Gördüğüm memleket sevdalarına.
Bit pazarından alınan gömleklere sevinirmişim yalan değil.
Bugün mezarlığa gidelim mi baba?
Boyarım yeni almadığın ayakkabılarımı,
Üç numara saçlarımı şapkamın altına saklarım,
Birkaç tane de kitap sıkıştırırım yağlı ellerimin karasına,
Görünce üzülmesin diye.
Bugün mezarlığa gidelim mi baba?
O kadar çok yalanım var ki anneme söylemem gereken

Eylül 2005
Alpaslan ÖZTÜRK

SEN MİYDİN KAPIYI ÇALAN

Sen miydin kapıyı çalan yoksa gene evham mı yaptım,
Hani hazır olayım da, ne bileyim
Geldiğinde beni sensiz bulma diye.
Saçlarım taranmamış
Ömrüm ortalığa saçılmış olmasın,
Aşka dair ne varsa
Derlemiş toparlamış olayım,
Ansızın girme evime, hayatıma girdiğin gibi.
Görme
Gözlerinde gördüklerimi
Duyma
Adının içimdeki manasını.
Hayatımı yaşıyorum ben
Sen orda olma.
Ne olur,
Tam seni düşünmediğim zamanlarda
Karşıma dikilip de ağır alkol nöbetleri bırakma
Ruhumun en seni bilmez zulalarına.
Ve ben yokken gelirsen rüyalarıma
Unut bütün gördüklerimi.
Daha bitmedim ben,
Sen varken bile
Yaşamak ağır gelmiyor bana.
Acemi şair aşklarına kurban etme
Seni sevdiğimi.

SENİ DÜŞÜNÜRKEN

Seni düşünürken nedense bilmem
Yarım söndürülmüş sigaranın acı kokusu gelir aklıma,
Bahar nedir deseler
Elbette Temmuz derim
Yarım kalmış bahar hasretinden olsa gerek.
Ya hiç ısınmadı yüreğim
Ya da tezek sobasını yeni çıkardık dışarıya.
Ağustos ayında odun, kömür telaşına düşeriz
Elimiz avucumuz kış kokarken daha
Seni düşünürken nedense bilmem
Erik ağaçları gelir aklıma,
Olsa isterim her yerde
Olsa isterim yemyeşil,
Bademlerle koyun koyuna.
Kömür pahalanacakmış doğru mu?
Tahıllar gene kar altında kalacakmış
Saman derdine düşecekmişiz
En güzel Temmuz zamanlarında.
Daha yeni biçildi çayırlar
Daha ot kokuyor tırpanların ağzı
Daha kaz yavrularını güneşe sermedik biz
Daha hesabını bile yapmadık gurbetteki yavrulara kaç kaz gidecek
Seni düşünürken nedense bilmem
Gözyaşım donar
Hem de Temmuz ayında.
Yer daha yeni nefes verdi, sular daha yeni açıldı,
Buz gibi nefesinle ben daha yeni kendime geldim.
Tam da sevdalanacakken dağlara, yaylalara,
Seni düşünürken nedense bilmem
KARS gelir aklıma
Hem de Temmuz ayında

HİÇBİR SEVDA

Hiçbir sevdayı bu kadar derin yaşamadım ben
Bıçak yarası gibi
Ansızın girdi kalbime
ve parçalayarak çıktı etimi usulca.
Damla damla ömrüm aktı gözlerimden
ellerim kanla doldu,bembeyaz
tertemiz inadına.
Astım nöbeti gibi bir acı çaresizlik
geldi tıkandı boğazıma
yaşanacakların en acısını yaşadım ben
en genç yaşlarımda
yırtılmış bir hayat
silinmiş fotoğraflar
ve denizler dolusu bir öfke bıraktım ardımda.

Bir Şafak Vaktiydi

Bir şafak vaktiydi
Evet iyi biliyorum
Bir şafak vaktiydi böyle yandığımda
En çocuk sesimle, en derin gurbet uykularından
Bağıra çağıra, yeri göğü yırta yırta uyandığımda.
Bir şafak vaktiydi biliyorum,
Başka zaman olmazdı, başka bir an
Bir şafak vaktiydi benim böyle yanmışlığım,
İnsanın boğazını yakan bir sevdaya saplanmışlığım.
Bir şafak vaktiydi,
Deli deli, pervasızca,
Şair artığı boyalı sözler yazmışlığım
Bir şafak vaktiydi,
Yediveren güller soldu daha ilk tomurcuğunda,
Turnalar gitti,
Beklenen hiçbir tren geçmedi gözlerimizi bıraktığımız istasyonlardan.
Bir şafak vaktiydi,
Yırtılan ayakkabılarımı atmadım hiç,
Topaçlarımı sakladım
Çocuk ellerime dokunmak için bir daha en delikanlı çağlarımda,
Ağlamak isteyip de bahane aradığımda
Bir şafak vaktiydi
Ömrümü alıp götüren otobüsün soğuk camlarında gözlerini aradığımda.
Bir şafak vaktiydi
Benim sana şiir yazdığımda

ÇOK ZOR DEĞİL ASLINDA

En hasretini seviyorum şarkı sözlerinin nedense bilmem.
Durup durup
Acılar düşüyorum ömrümün dipnotlarına.
Ne bir suç ortağı ne bir azmettirici,
Sadece ben ve kendim.
Eylem planı hazır,
Geriye,
Fitilini çekmek kalıyor gözyaşlarının.
Hüzün maskesinin altında daha bir bereketli oluyor kelimeler,
Neresinden tutarsan tut şiir oluyor vesselam.
Aklımın en ucuna bile gelmez zamanlarda
Garip bir dağ rüzgârı geçiyor nefesimin içinden.
Anason kokusu, balık pulu bu köhne masalarda,
Meze niyetine bir kaşık ucu isyan yetiyor insanları kandırmaya
Şair malzemesi ne kadar hüzün varsa son limitinde geziniyorum bu gece.
Bir yürek dolusu yalan işte,
Genç kızlara gelinlik,
Gelinlere genç kızlık masalları anlatıyorum.
Askerlere gurbetten mektup,
Analara evlat hasreti
Yelkenlere dolu dolu rüzgâr, masmavi deniz kokusu.
Uzun ince trenlere sıla dolusu türküler
Aşık olanlara ucu yanık özlemler.
Hastalara şifa,
Dertlilere dert
Ekmeğimi taştan çıkarıyorum anlayacağın

Alpaslan ÖZTÜRK 2005

ÖZLEDİM SENİ MEMLEKETİM

Bütün sokaklarını tanırım,
Bütün caddelerinde gençliğimi yürüdüm ben,
Üşütmez soğukluğun,
Ellerimi titrettiği kadar yüreğimi,
Yayla yayla gezdim dağlarında,
Sıcacık ekmekleri kokladım
Tezek sobasında kaynayan çayların buğusunda.
Kısırın Dağından baktım Arpaçayın ovasına
Yetim kuzular gibi oynaştım
Deli düzün ortasında
Sert esen Çıldır rüzgarlarında
Göydağdan elimi uzatım
Bir tas su aldım Havanın bulağından
İçtim kana kana
İçtim yana yana
Bütün sokaklarından ömrüm akıp geçti
En sevdalı zamanlarımda tanısaydım seni
Şair olurdum belki de
Bütün heybetiyle alıp götürdü beni
Yurdun kalkanı Karsın Kalesi
Bütün garipliğiyle karşımda Bayrampaşa
Yılların yorgunu Taşköprü
Diremiş ayaklarını suya, hayata inat başı yukarda
Nasıl güzel görünüyor biliyor musun
Şimdi hayalimde Şöreğel
İbişin dağlarından bakınca,
Düşün ki çayır zamanı,
Düşün ki tırpan zamanı,
Düşün ki at tırmığı peşinde oğullar kızlar
Balaca balaca
Düşün ki lilpar kokusu
Düşün ki yarpuz baharı
Dereler çaylar akıp gidiyor gözlerimden
Ağlamanın en güzel zamanı belki de
Karışır sulara,
Kokulara,
Yaylalara,
Dağlara,
Kimse bilmez
Karstan başka

NE GÜZELDİ SENİN ADIN

Ne güzel adın vardı
Duyunca rüzgarlar eserdi içimde
En sevdiğim çiçek adlarının yanına yazardım hep
Anlatsa anlatsa aşkı,
Sadece bu isim anlatır derdim.
Kim bulmuş nasıl bulmuş
Gözlerine mi bakmış bu adı sana verirken
Bilir miymiş anlamını
Yoksa onun anlamı sende miymiş
Hani sen olmasan olmaz,
O olmasa sen olmazsın gibi.
Hani bir insana bu kadar mı yakışır.
Ağlarken gülüşüne dokunmak gibi,
Gülerken gözyaşlarını silmek gibi,
Aşkı ararken birden bire
Sevdalanıvermek damdan düşer gibi
Duyduğunda;
Uzaklara gitmek,
Geri gelmemek ama hep burada olmak gibi
Leylayı düşünmek
Gülmek Mecnuna,
Kerem ile Aslıya selam bile vermemek gibi
Sereserpe uzanmak baharın koynuna
Ne olursa olsun
Yeter ki aşk olsun demek,
Kan kırmızı gelincik tarlasında masmavi gökyüzünü izlemek
Birden, yani hiç ummadığın bir zamanda, yani aklın burada değilken
Dolaşmak saçlarına.
Daha şimdi yanımdaydı nereye gitti demek
Özlemek, özlemek, özlemek
Ellerini uzatıp da tutamamak gibi ellerini.
Gülleri düşünmek hiç aklımda yokken
Leylak kokulu sabahlara uyanmak,
Sabahın bu saatinde
Nerden aklıma geldiyse,
Zifiri karanlık demli bir çay içmeyi istemek.
Yokluk içinde alınan ayakkabılarını
Yastığının altında saklayan bir çocuğun sevinciyle bayramı beklemek.
Bir isim bir insana bu kadar mı yakışır,
Bir insan bir isme bu kadar mı yakışır
Şimdi aklıma gelmiyor ama,
Ne güzel adın vardı
Baksana bana şiir bile yazdırdı

TAZECİK BAHAR

Tazecik baharlarım yok benim
Zaten hiç olmadı da.
Bahar denecek kadar bahar olmadı hiçbiri.
Erik ağaçlarının çiçeklerine sevinmeden daha,
Daha Kiraz Mayısını hayal ederken,
Daha Badem kokuları sarmadan içimizi,
Daha ben sana söylemeden
Seni baharlar kadar sevdiğimi,
Nedir, nedendir bilmem
Eylülle gözgöze gelirim birden

yeni2.jpg

BİR DUDAK PAYI

Bir dudak payı uzağındayım hayatın,
Bir dudak payı
Dolu dolu memleket akşamlarına hasretlik.
Karanlık sabahların ışıl ışıl gecelerinde
Bir dudak payı senin sohbetindeyim.
Nazlı seher uykularımın
Tam da uyanılmaz yerinde girdin düşlerime
Sana ne diyeyim bilmiyorum
Git desem küsersin
Git desem düşersin düşlerimden.
Kal desem
Gelip çöreklenirsin ömrümün en dudak payı zamanlarına.
Yaşadığın yeri seveceksin diyor bütün haddini bilmezler
Yaşayamadığım güzelliğin kabul eder mi bu bencilliği.
Senin en köhne saatlerini bilirim ben
En yola çıkılmaz zamanlarında
Yürüdüm seni sevdiğimi.
Sayfalar dolusu şiirler yazmak isterdim yalınayak çocuklarına,
İnci mercan hikayeler anlatmak,
Babası gurbette olanlara ne yalanlar söylemek isterdim.
İncecik,
Toz toprak,
Kuş uçmaz,
Sadece bilenler bilir,
Ömür törpüsü köy yollarında,
Bir dudak payı hayatlar çizmek telaşındayım
Umut dolu
Kendi kendimi bilmezliğime.

Alpaslan ÖZTÜRK 2005

BU YARA

Bu yara kurşun yarası değil
Çıkarıp atasın demir dikeni göğsünün ortasından.
Bir şarapnel parçasına bakarken
Şükürler olsun kurtuldum diyemezsin.
Barut kokusu değil
Aklamaz, paklamaz mis kokulu kırmızı karanfiller.
Yürüyüp gidersin aklının zindanlarında
Firar korkusu sarar yüreğini.
Dört duvar arasında döner durur körpecik yüreğin.
Felekle kozunu paylaşmak istersin
Bir türkü gelip oturur
Ciğerinin tam orta yerine,
Felek beni adım adım kovaladı yaralandım
Bilmem feleğe neyledim
Bu yara sevda yarası
Unutmaksa en büyük ilacı
Arasan da bulamazsın.
Zehir olur ekmeğin
Zehir olur emeğin,
Zehir zıkkım gençliğin
Özler durursun çaresiz,
Gelirse cellat gelsin,
Bilsem ki tek işi yol göstermek olsa ölüme,
Açsın kapıları yeter ki
Işığın ucunda sehpa görünse de ömrüme
Bu bela sevda yarası bilemezsin,
Sen yokken düştü gönlüme
Bırakacak kimsem yok
Hasretim de gelsin,
Yok olup gidecek bedenimle

CAM KESİĞİ

Cam kesiği yaralarımda
sen sızladın yüreğimde
Ve ben bütün otel odalarında
yanlız seni düşledim,
En mavisinde denizlerin
ve en kırmızısında türkülerin.
Yaşamak gibi bir şey seni sevmek.
Sen varsan nefes almak,
Sen yoksan
Boğulmak karanlığında gecelerin.
Seviyorum seni.
Demek sevmek bu..
Ucuz bir otel odası,
Sıcacık bir ekmek,
Yüz gram zeytin,
Ve her an canımı alacak gibi
Bana bakan
katran karası gözlerin.

AMA SEN BİLMEZSİN

Ama sen bilmezsin
Taş kalplerin yükünü çekiyor ömrüm
En baharında ölü aşıkların
En sevdalanmış zamanlarında
Yetim baharların.
Kış uçmaz,
Kervan hiç bilmez bu yolları
Bekle ki göstersin kahpe felek baharı
Ama sen bilmezsin
Sevda geçmedi senin kol atımı yakınından
Saçlarına değmedi
Hayat yorgunu ılık rüzgarlar
Ve sen sevmedin benim sevdiğim kadar
Benim seni sevdiğim kadar.
Benim seni,
Seni sevdiğim kadar.
Senin beni,
Beni sevdiğini sandığım kadar.
Ama sen bilemezsin
Yasak aşkları tanımadın ki
Sigara içmekten daha yasağını bilmedin
Ömrünün en yasaklarını yaşadığın zamanlarda.
Aşk öldürmez adamı
Ciğerlerine zarar vermez en azından
Gözlerini yakar belki ama
Sadece ve sadece
Acı bir tütün lezzeti bırakır damağında.
Ama sen bilmezsin
Bunları neden sana yazıyorum bilmem ki
En alkolünde desem gecelerin
Daha ağzıma vurmadım inancın olsun
Daha bir akşam olmadı ki
Acıyı tadacak kadar.
Daha sevda gömleğini çıkarıp atmadım ki koltuğun üzerine
Daha ben seni sevmedim ki adam akıllı
Daha ben seni görmedim ki
Daha neresindesin hayalimin
Daha
Ama sen bilmezsin

BEN TÜRKÜYÜM BİLİYOR MUSUN

Ben Türküyüm Biliyor musun,
Bir Telli Durnanın kanatlarıyla dokunuyorum yüreklerinize,
Seherde bir bağa girip
Yayla çiçeklerinin kokusunu getiriyorum ellerinize.
Anadolu'da doğdum,yaşıyorum inatla.
Aşık sazı oluyorum Kars'ta, Pir Sultan nefesi Sivas'ta
Ve döne döne
Ve yana yana semah oluyorum Madımaklarda.
Banaz yaylasından kar götürüyorum Kerbelaya, ciğer yangınlarına.
Nazlı yare arzuhal ediyorum seher yeliyle
Tutup ısıtıyorum üşüyen gönülleri ozanların diliyle.
Bir bakmışsın deli dolu Horon olmuşum Karadenizde,
Bir bakmışsın ağır ağır Zeybek oynuyorum İzmir'de.
Bir kere coşmaya görsün sevdalarım
Değme felek değme
Gönül dağlarında boran oluyorum,
Derin vadilerde, akarsularda,
Ah AKARSU'larda...
Ömür gibi yalan oluyorum.
Gelinlik kızların halaylarına akıyor ellerim birden
Deli taylar gibi lorke oynayan gençlerin sarılıp bellerine,
Usul usul eriyorum yürekten.
Ve öfkemin derinlerinden kalkan bir nazlı tren yol alırken Cürek'ten,
Haykırıyorum isyanlarımla,
O da benim gibi yansın yürekten.
Ayrılık hasretlik kâr ediyor cana biliyor musun
Ah işte o zaman ben buram buram gurbet oluyorum.
Ömrümün en gem vurulmaz zamanlarından bir çocuk sesi bırakıyorum
Gönüllerinize,
Dillerinize...
Dağlar seni delik delik delerim,
Bu sene de gelemezsem
Dayanamam,
Ölürüm...

İSTERSEN SEN DE GİT

İstersen sen de bırakıp git,
Sabah sabah içilen acı bir çayın tadı kalır sadece ellerimde.
Kitap okurum belki biraz,
Gazeteler yoruyor artık
Bıktım memleket meselelerine çaresiz üzülmekten.
Küçücük kaldı yüreğim,
İstiap haddini çoktan aştım
Izdırap haddinde gidip geliyorum,
Sana bile yer kalmadı anlayacağın.
Ama,
İstersen sen de bırakıp git,
Belki bakarsın zamanla,
Gülüşüne ayırdığım köşeleri, gidişinle doldururum.
Hani en azından fikrime geldiğin zamanlarda.
Ne bileyim,
Birden bir ağaca bakınca
Rüzgarın sesini yakalamaya çalışınca
Erik dallarında.
Okul hevesini çantalarında heyecanla taşıyan çocukların aşklarında,
Bir genç kızın çeyiz sandığına her bakışında,
Acı bir türkünün gelip de
Ciğerimin tam orta yerine saplandığında,
Yani;
Seni hatırlatmayan her şeyi hatırladığım zamanlarda.
İstersen sen de bırakıp git,
Hiç kızmam sakın telaş etme
Gidip de kesinlikle dönmemek var diyerek sadece gidiş bileti alan
Senden önce uğurladıklarımın yanına yazarım adını.
Dedim ya kitap okurum biraz,
Haberler boğuyor artık
Bıktım cinayet ekranlarında dolaşmaktan.
Böylesi daha iyi belkide,
Görüşmemek üzere.

Alpaslan ÖZTÜRK
Temmuz 2005

SEN HİÇ SEVMEDİN

Sen hiç sevmedin değil mi,
Benim gibi yanmadın yani
Gece yarısı uyanıp da bir çay içmedin
Uyku tutmadığı zamanlarda.
Yazacak hiçbir şeyin olmadığı zamanlarda
Kitap dahi okumadın mı
Hani
Süslü sözler bulurum da
Şiir yazarım demedin, yazdığım bilmese de
Aynen benim yaptığım gibi
Büyük ustalardan çalmadın büyülü sözleri
Şair diyor bana yanımdaki insanlar
Yazdığım karmakarışık sözleri bakıp da
Şiir sanıyorlar belki de
Acılarımı anlatamadığım ağdalı cümleleri okudukları zaman
Ama bilmiyorlar ne yangınlar var ömrümde
Hadi ver de yayınlayalım diyor birileri
Şu yazdığın şeyleri
Ve ben anlıyorum ki
Benim acılarım
Ancak şu yazdığın şeyler demekle kalıyor insanların aklında
Sanki ben geçip de kağıdın karşısına
Acılar uyduruyorum ömrüme
Elime kalemi aldığımda kanlı gözyaşları döküyorum sanki
Hiçbir alkol cesaretinde değilim biliyor musun
Benim bana yeter sevdalarım var
Sen bilmesen de
Aynen diğerlerinin bilmediği gibi.
Ama niye sana anlatıyorum bilmem
Yetim kalan aşklarımı
Ya ben öldüm ya da onlar
Ya da yaşıyorum da farkında değil aklım
Yıllardan haberi yok ellerimin
Yollardan haberi yok.
Gidilen hiçbir yer varılmayacak yer değildir
Sen yürü yeter ki
Varırsın varacağın yere
Ben orda olmasam da
Acil aşkların çare bulmaz dertlisiyim ben
Kim ne derse desin böyle işte
Hadi uyan uykularından
Bir çay demlersin belki
Ve beni anlarsın belki
Ben,
Neyse sen anla artık

SİZİ SEVİYORUM

Hiç görmedim sizi
Fotoğraflardan başka yerde,
Hiç duymadım sesinizi
Devrim türkülerinden gayrı.
Rastlamadım hıncahınç meydanlarda
Tanımadım
En delikanlı sevdalarda.
En yaşanılası yaşanmışlıkları
Yaşamadım
En yaşanılacak yaşlarımda
Bütün uykularımı
Yarı böldüm sessizlikle
Ağlar şimdi gözlerim
Dokunsalar sesime
Acı bir yokluk dolaştı usulca nefesime
Ve uyanıp gecenin leylisinde
Sabahların umuduna
Bir güvercin kopardım
Yüreğimden
Selam götürsün diye
Mahirlere
Denizlere
Sizlere

alpresim.jpg

NEDİR ARPAÇAYLI OLMAK
(Gurbetten Memlekete doğru yazılmış bir yazı)

En baştan yazmak lazım güzel bir şeydir.

Eski garajlara gelince arabaya binmek için, sinir olmaktır beklerken arabanın dolmasını.
Mezireye yaklaşınca Sabri ye üzülmektir bir de Turan ARAPOĞLU na. Gurbet türkülerini hatırlamaktır. Yaşarken kıymetini bilmemek, gurbetteyken Ankara dan doğuya doğru herkese hemşerim diye sarılmaktır. Uzakta, Karslı olduğunu duyduğun her insana ilk önce Arpaçaylı mısın diye sormaktır. (aye neydi sizin köyün eski adı, ola benim de tanıdığım var orda).
Jandarmanın önündeki köprüden geçerken Atalay abinin kalksam eve giderim sözünü düşünmek, incecik bir tebessüm yapıştırmaktır yüzüne.
Meydanda inince toz toprak kokan arabadan, tanıdık bir yüz aramaktır her ne kadar herkes tanıdık olsa bile. Yanan binayı düşünmek, Fazıl Eminin kahvesinde çay içmeyi özlemektir. Marangoz Sarı nın dükkanını görüp feniktim ola bir cam açın meselesine gülmektir usulca.
Oradan gençliğimizin ve ömrümüzün en uzun caddesinden yukarı doğru yürümek, bütün insanlarına bütün mekanlarına tek tek hasretle bakmaktır.
Kasım abiyi görünce elini göğsüne götürmek ve ağır abi edasıyla eyvallah abi demektir.
Suat ın, Fezo nun, Murat ın dükkanlarının önünden geçerken zihnimizde dolaşan her şeye kimsenin anlamadığı gülümseyen gözlerle bakmaktır. Kornişon Turşusu var mı demektir Selçuk a merhaba deyince. Tekin in lahmacunlarını yemektir zorla da olsa.
Bunu da yaz Kazım Emi demektir, (bu arada patlıcanlara bakmaktır göz ucuyla ecep fıs mı diye) ay başında öderiz Allah büyüktür. (Allah için büyük adamdı sigarayı bile veresiye verirdi bize).
Azo dayıyı, Veysal emiyi aramaktır derin hikayelerini dinlemek için.
İlçe Tarımın karşısındaki eve buğulu gözlerle bakıp yad etmektir eski arkadaşları. (ne kadar yaşanmışlık varsa bu evde yaşadım, ne dostlar ne günler geldi geçti ömrümün en güzel yıllarından bu evde, Servet, Burhan, Köksal, Selçuk, Gülo, Aytekin, Yediyar,Lele. Kimler hatıralarıma ortak olmadı ki.)
Hızlı adımlarla geçmektir Hüseyin eminin (namı diğer Kürt Hüseyin) evinin önünden itlere yakalanmamak için. (Aye o ne zulumuydu, gece bir şey lazım olsa korkumuzdan inemezdik çarşıya.)
El Sanatlarına yaklaşınca Yolcu Abi yi anmaktır (Allah işini varsın). Ne geceler Milli Takımın maçlarını kaz yiyerek izledik de konvoy yaptık arabalarla.
Nazım Ustanın fırınından sıcacık bir ekmek almaktır (belki Lavaş ın ayağına gidersek lazım olur diye).
Tepeciğin suyunda araba yıkama bahanesiyle birkaç bira içmektir. Ağustos ayında üşümektir suya girince. İncecik suda balık yakalamaya çalışmak, Sırrı olsa tutardı deyip teselli bulmaktır.
Sevdalı arkadaşları başına yığıp ola ağlamak yok deyip de sabahlara kadar ağlamaktır.
Gecenin bir yarısında Biliğin taksisine atlayıp, Sivri ye doğru gidip geri gelmektir (nasıl bir zevkse).
Birden bire rahmetli Ensar Abiyi hatırlamaktır (hey gidi Kaptan Bilardo). Lacivert arabasına binip de az mı pikniğe gittik.
Sevmek, umut etmek, yaylalara gidip gelmektir hatıralarında. Kış gecelerinde titreyerek uyanmak rüyanın en güzel yerinde. Tezeğin gözünü seveyim, katalitik sobanın kahrını az mı çektik, tüp biter çarşıya gidemezsin, ceryan gider beklersin, gözün Şahin Tepesinde kalır heç olmasa elektrik gelse televizyon izlesem. Birden bir tipi kalkar sesinden korkarsın her ne kadar tipide karda boranda memleketim daha güzel olsa da.
Kars a tayin mi istesem.
Yok be.
Karsa giderken Ertekin abi hızlı sürse de otobüsü bu yolu seviyorum, gençliğime gidip geliyorum ben bu yollarda.

Güzel bir şeydir Arpaçaylı olmak.
Arpaçay, canımız ciğerimiz, vatanımız elimiz
Kim ne derse desin
Oda bizim bir balamız. (dua mua bilmir ama neyse).
Adını yazmadığım, unuttuğum tanıdığım bildiğim bilmediğim
Herkese gurbet dolusu selamlar.

Alpaslan ÖZTÜK 2005